📺 MEDYA HABER

[tv][bsummary]

🎬 FİLMOGRAFİ

[Filmografi][bsummary]

⭐ MAGAZİN

[magazin][bsummary]

💎 MODERNİZE

[modernize][bsummary]

🎵 MÜZİKALİTE

[müzikalite][bsummary]

🏆 SPOR

[Spor][bsummary]

⏳ AKTÜEL

[Bilgisel][bsummary]

🎤 RÖPORTAJ

[röportaj][twocolumns]

⚙️ TEKNOLOJİ

[teknoloji][bsummary]

⚠️ ALARM

[Alarm][bigposts]

TÜRKİYE'DE YERLİ DİZİLERDE YERSİZ HAREKETLER

Türkiye'de dizi sektörü Dünyada Brezilya dizilerinin yerini aldı. Yüksek kalite olmasalar da yurt dışına dizi satışlarımız bir başarı örneğidir. Konuya girişimizden anlayacağınız üzere dizilerimizi eleştirmeden önce ''Diziler hangi kitleye hitap ediyor? Dizilerin hedefi nedir?'' sorularına cevap aramalıyız. Yerli dizilerin yayınlandığı saatler göz önünde bulundurulursa hedef kitlesi ''aile'' olmak zorunda. Yani, ''Biz aileye hitap etmiyoruz'' demek gibi bir kaçamak şansları yok. 

Peki dizilerimiz aileye hitap edebiliyor mu? Tamamına yakını hitap etmiyor. Kavga dövüş, mafya, köy ağalarının zulmü, alkol ve para ile dejenere hayatlara özendirilmesi, gayri ahlaki ilişkiler, aile içi çarpık ilişkiler, küçük yaşta kız erkek oyuncuların kucaktan kucağa gezmeleri, öpüşme sahnelerinin sıradanlaştırılması vb. bir çok eleştiriye açık dizi içeriği mevcut Türkiye'de. Yani dizilerimizin mahremiyete saygısı yok. Sinemada serbestliğe EVET diyorum ama televizyonda da tam tersine HAYIR diyorum. Sinemada tercih hakkınız olduğu için isteyen izler, istemeyen izlemez, pek karışmamak lazım. Fakat diziler akşam saatinde açık kanaldan yayınlandığı için tercih şansı yok. 

Bu konuyu detaylandırmadan önce belirtmeliyim ki, dizilere en çok tepkiyi kadınlar vermekte. Çünkü dizilerin izleyici kitlesinin büyük bölümü kadınlardan oluşuyor. (Bu video, bizim yıllardır anlattığımız derdimizi çok iyi anlatmış, onu da izleyin) https://www.youtube.com/watch?v=UV5h9jVlmBA 


ŞÖHRET İÇİN EVDEN KAÇANLAR, YEŞİLÇAM EFSANESİ DEĞİL, GERÇEK. 

Özellikle bir ev ortamında dizinin izlendiğini gözümüzün önüne getirirsek, bir anne, kızıyla ekran karşısında oturuyor. İzledikleri dizide adamla kadın yaş sınırı olmaksızın yatak odasında icraat yapıyorlar. Hiç bir şey yapmasalar da yakın plan öpüşme sahneleri yansıtılıyor. Yani yönetmenler mutlaka bir şeyi bir yere sokacaklar ya, gözümüze sokuyorlar boşta bulup! Maazallah arkanızı sağlama alın! O sahnelerde oynayan gençlerin ana babası izlerken ne hissediyor çok merak ediyorum. Bir gerçek de var ki bazı anneler kızlarının elinden tutup şöhret olabilmesi için kapı kapı dolaşıyor ve her şeye razı oluyorlar, o yüzden ekrandaki sahnelerden rahatsız olmadıkları kesin. 

Ben de bir yönetmen olduğum için defalarca karşılaştığım bu konuda fazla detaya girmeden bir örnek vereyim. Bir kadın aradı; ''Kızımın bacakları çok güzel, onu bir projede oynatır mısın? Sana fotoğraflarını göndereyim bir bak'' dedi. Ben de; ''Yahu, bir anne, kızı için nasıl böyle bir şey söyleyebilir. Ben o işlere bakmıyorum'' dedim ve geri çevirdim. İşte böyle, ç
ocuklarını pervasızca şöhret hayaline kurban ediyorlar. Bu defalarca rastladığımız en basit bir örnektir. Yönetmenler, yapımcılar ve kast ajansların başından neler geçiyor gerisini siz düşünün! Sektörde olup da benden başka bu gerçekleri anlatan da olmaz ama herkes bilir doğru olduğunu. Zannetmeyin ki eski Türk filmlerindeki şöhret için evini terk ederek kötü yola düşen kızlar artık yok. Hepsi gerçek ve halen var. 

Burada da iş babalara düşüyor. Çünkü kızların sırdaşı anneler olduğu için çoğu zaman babaların pek bir şeyden haberi olmuyor. Yine bunu benden başka kimse size söylemez ama sektörde herkes bilir; ''Yeni yüzler'' dediğimiz oyuncu seçimlerinde parçalanmış ailelerin çocukları bir tercih nedenidir. Çünkü ailelerinin onlara karışma ihtimali en düşük oyunculardır. Bu yüzden, izlediğiniz dizilerde ''rahat'' hareket eden bir çok çaylak oyuncu mevcut. Eh bir de para kazanmaya başlayınca artık kim tutar seni, uç uçabildiğin kadar! Hal böyle olunca aileler de artık bir şey diyemiyor, çünkü ekonomik özgürlük herkesi susturuyor. ''Oyuncunun da kuralları ve ahlaki sınırları olmalı'' diyoruz ama artık o bilinçte birine rastlamak zor. Bir de ''Sanat adına her şey mubah'' deyip geçenler var, onlara zaten gık demek mümkün değil. 



ALAN RAZI DEĞİL, VEREN RAZI 

Asıl konumuza dönecek olursak hayatta böyle bir gerçek var ama benim karşı olduğum kısım, bu tür gayri ahlaki hareketlerin televizyona yansıması. ''Alan razı veren razı'' diyemezsiniz. Bunu izlerken empati yapacak olursanız aile ortamı açısından son derece utanç verici bir şey. Mesela 10 yaşında çocuklar, 16 yaşında gençler ve anneleri bir arada oturup dizi izlerken bu sahnelere maruz bırakılıyor. Başlarını yana mı çevirseler? Küçük çocukların gözünü mü kapatsalar? Kanalı mı kısa süre değiştirseler? Ne yapsalar da bu ortama maruz kalmaktan kurtulsalar? 

Çok basit bir düşünceyle o aile ortamını hayal ederseniz, aslında bunları benim yazmak zorunda kalmam kadar ayıp bir şey yok! Bunu yapımcı, senarist ve yönetmen de düşünüyor ama asıl proje ''alıştırma ve sıradanlaştırma'' çerçevesinde olduğu için ısrarla o sahneleri yansıtıyorlar. 

ADAM OLACAK ÇOCUKTAN, KADIN OLACAK ADAM'A DÖNÜŞTÜ 

Ana kanalların hepsinde aynı işler olduğu için izleyiciye ''beğenmezsen izleme'' diyemezsin. Kumandada nereye bassan sahne aynı! Artık senaryolar 18 yaş altı liseli seviyesine çekildi ve ''neden üniversite değil de liseli'' sorusu hiç aklınıza geldi mi? Orada uçkuru bozuk senarist ve yönetmenin ''liseli'' derken aklının nerede olduğunu amatörler bile anlıyor. ''Yok canııım'' demeyin, girin Google'a ''liseli'' yazıp görsellere bir bakın anlarsınız! Saf olmayın uyanın biraz. 

Zaten toplumun değerlerini baz alarak üretim yapılmıyor ve ''Sanat için'' diyerek ahlaki değerler yıllardır ayak altına alınıyor. ''Adam Olacak Çocuk'' izleyerek büyüyen toplumdan, ''Kadın Olacak Adam'' izleyerek büyüyen bir nesle dönüştü ortam. Sonra da, ''Bu sapıklar nerden çıktı'' diye dert yanıyorsunuz. Nerden çıktı? Tabii ki senden çıktı!


GERÇEKLERİ YANSITIYORLARMIŞ! 

Yaptıkları işleri savunarak; ''Gerçek hayatta olmayan bir şeyi yansıtmıyoruz'' diyenlere de sözüm var. ''O halde kendi yatak odanızı da ekrana yansıtın'' çünkü o da gerçek hayatta var olan bir şey. Hatta, insanın tabiatında olan tuvalet gerçeğini de dizilere yansıtın da orada wc deliğine neyi nasıl yapıyorsunuz televizyonda açıkça izleyelim! (Çıkarken sifonu çekmeyi de unutmayın!) Demek ki neymiş? Gerçek hayatta olan her şey ekrana yansıtılmazmış değil mi! Yaptığın b.ku televizyonda gösteremiyorsan, yediğin naneyi de gösteremezsin! ''Mahremiyet'' denen şeyi aklınızdan çıkarmayın lütfen. 

Eğer, uçkuru bozuk bazı senarist ve yönetmenler, kendi fantezi dünyasını ekrana yansıtmaktan vazgeçemezse, senaryosuna ve yapımına güvenmediği için cinselliği kullanmakta ısrarcıysa, o halde gece 12'den sonra izlenebilecek olan yapımlara devam edebilirler. Gerçi Türkiye'de sinema eğitimi veren üniversitelerde T.B. isimli bir İtalyan p.rnocu yönetmenin filmleri örnek olarak izletilmeye devam ederse daha çoook uçkuru bozuk yönetmen, senarist çıkar bu ülkede. T.B. filmlerinde b.k yedirir ve çocuk istismarını e.otik dille perdeye aktaran bir sapıktır. Bu adamın filmlerinin öğrencilere toplu sınıflarda izletildiğini biliriz. 

''SOYUNURUM, SEN DE BAKMA'' DERLER SANA 

Sinemada ne yapacakları konusunda yönetmenlerin keyifleri bilir ama televizyonda RTÜK bu yazımızdan sonra daha hassas davranacaktır. Sözümüz sadece dizi sektörüne değil RTÜK için de geçerli. Ekranda alkolü, tütünü, markayı, sahte kanı buzluyoruz ama genç kız ve erkeklerin öpüşme sahnelerini Türk toplumu açısından normal buluyor olacaksınız ki hiç ses çıkartmıyorsunuz! Çünkü sizi de o sahnelere alıştırmaya başladılar. Her şey ''normalleşti'' artık değil mi? Verdiğimiz bu tepki bile abes oldu. Dizilerdeki kanlı sahnelerden daha fazla tepki çekmesi gereken bir durum aslında. Çünkü kanlar gerçek değil ve genellikle boya kullanılıyor. Fakat öpüşme ve yatak sahnelerinin hepsi gerçek. 

Bunu vurguluyorum çünkü, RTÜK sahte kana ve şişe görüntüsüne ''Yasak'' diyor ama cinselliğe ''serbest'' diyor. Avustralya kanunlarında, öpüşen, daha ileri giden veya çıplaklıkla alakalı olarak karşısındakileri müstehcen bir görüntüye maruz bırakanların hapis cezası aldığını biliyor musunuz? Yani, görmek istemediğiniz bir şeyi kimse gözünüze soka soka gösteremez. Harika bir kanun. Yani buralarda olduğu gibi, ''Soyunurum, sen de bakma'' diyemezsiniz kimseye Avustralya'da! 



Cinselliğin dozu olmaz! Ne diyeceğiz; ''Öpüştü ama fazlasını yapmadığı için kabul edilebilir'' mi diyelim? Sinemada serbestliğe EVET diyorum ama televizyonda da tam tersine HAYIR diyorum. Sinemada tercih hakkınız olduğu için isteyen izler, istemeyen izlemez, pek karışmamak lazım. Fakat diziler akşam saatinde açık kanaldan yayınlandığı için tercih şansı yok. Kumandayla gezerken bile olumsuz bir sahneye rastlamak mümkün ve hatta sosyal medyada dizilerden kısımlar da ''fragman'' adı altında sürekli gözümüze sokulduğu için, görmeme şansımız yok. 

Bu yüzden, televizyonda sınırlama olması gerekiyor. RTÜK engel olamıyorsa dizilerde ekranda ''cinsellik'' simgesi sabit durmalı ve saatlerine gece ''00.00'dan sonra yayınlanma mecburiyeti'' getirmesi gerekiyor. Sonra da diyorsunuz ki ''Bu sapıklar tacizciler de çok çoğaldı, nereden türedi, eskiden bu kadar yoktu, hayret yaaa'' diyerek ağzını açıp geziyor insanlar. ''Nereden türedi? İşte buradan türedi, uzaklarda arama!'' 

2 yorum:

  1. Bir mesele anca bu kadar hakkını vererek anlatılabilirdi. Soyunmayı, müstehcenliği bir hüner sanan oyunculara sinir olmuyor değilim. Böyle sahnelerde oynayarak neyi ispatlamaya çalışıyorlar, neyin kafasını yaşıyorlar acaba? Kaleminize kuvvet, elinize sağlık...

    YanıtlaSil

Düzgün dille ve itham hakaret içermeyen yorumlarınız, editör onayından sonra yayınlanmaktadır. www.fortunaTV.com

🌡️ HAVA DURUMU

Daha fazla hava durumu tahmini: oneweather.org



🏧 REKLAMLAR